"Enter"a basıp içeriğe geçin

Yalanlar Mezarlığındaki Çığlık

Gecenin tam ortasında, zihnimde yankılanan bir sesle irkildim. “Uyandın mı?” diye sordu biri. Kim soruyordu bunu? Belki kendi içimde boğduğum bir yanım, belki de çoktan kaybolmuş bir hatıra… Bebekler ağlıyor, rüzgâr inliyor, şehir uykusunda huzursuz dönüyor. Bir şeylerin eksik olduğu çok açık ama neyin, bilmiyorum. Ölüm defterine imzalar atılıyor, hayatın renkleri her an biraz daha bulanıklaşıyor.

Geçmişin tozlu raflarında unutulmuş her şiir, içime düşen bir kıvılcım gibi yanıyor. Yalnızlık, karanlığa uzanan ince bir köprü gibi hep orada. Bazen geceleri, sessizlik içinde yankılanan kalp atışlarımı bile duyabiliyorum. Güneşin doğum sancılarını beklemek bile umut veriyor ama biliyorum, her ışık aynı zamanda gölgeleri de beraberinde getiriyor.

Ama belki de, her kelimenin içinde bir vasiyet saklıdır. Belki de bu, geçmişle hesaplaşmanın tek yolu… İçimde biriktirdiğim her kelime, bir çığlık gibi yükseliyor ama sesimi duyan var mı, emin değilim. Yıllardır bekleyişlerle ördüğüm bu hayatın içinde, sabrım yıprandı, saçlarıma erken düşen beyazlar gibi. Kendi benliğimle savaşmaktan yoruldum ama kalemim her seferinde elimden tutup beni geri çekti. Sanki kaderimin bir parçası gibi, yazmak benim için kaçınılmaz bir zorunluluk.

Ama neden hep cevapsız kalıyor çağrılarım? Neden adalet, hep sessizliği seçiyor ve gecikiyor? Bazen, haksızlığa karşı susmak, kör olmaktan daha ağır geliyor. Vicdanı sağır eden bu sessizliğin içinde, kendi çığlığımla baş başayım.

Bana anam babam dahil herkes “rüzgarın estiği yöne git” diyorlar ama gidemiyorum. Rüzgarın estiği yöne gidemiyorum ve bunun bedelini ödüyorum. Belki de bu, insan olmanın en büyük cezası: Her şeyi görmek ama yeterince güçlü olmamak. Her şeyi anlamak ama anlatamamak. Her şeyi söylemek ama duyuramamak. Ve gerçeği söylediğinde cezalandırılmak…

Ve böylece kelimelerim mezar taşlarına kazınıyor. Her dizem, bir vedaya şahitlik ediyor. Karanlık sulara bırakılan bir yankı gibi… Çığlığım duyulmasa da sonsuza dek yankılanacağını biliyorum. Kaç kez uçurumun kenarında durduğumu, kaç kez dipsiz bir boşluğa bakıp geri adım attığımı kimse bilmiyor. Ama her seferinde, içimde titreyen bir ışık, beni karanlıktan çekip aldı. Belki bir ses, belki bir anı, belki de sadece yazıya dökülmeyi bekleyen kelimeler… Ve biliyorum, hala buradaysam, içinde umut kırıntıları taşıyan bir cümle daha yazabilmek için. Belki şimdi değerim bilinmiyor ama, asırlar sonrasında bir tarih dizesinde ismimin geçeceğini umuyorum. Çünkü hiçbir zaman yanlışın safında durmadım…


Halil Baki Çelen
Migration Lawyer