Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki mülteci durumuyla ilgili bir rapor okudum ve kafamda pek çok düşünce belirdi. Türkiye’nin dünyanın en büyük mülteci nüfuslarından birine ev sahipliği yaptığını zaten biliyordum, ama işin boyutları beni gerçekten etkiledi. 3,1 milyon Suriyeli ve 194.637 uluslararası koruma altındaki insan… Bu sadece bir sayı değil; her biri ayrı bir hikaye, ayrı bir mücadele.
Bu yazıyı hem okuduklarımı paylaşmak hem de bu meseleye kendi bakış açımı katmak için yazıyorum.
Depremler ve Mülteciler
Hepimiz 2023 depremlerinin yıkıcı etkisini hatırlıyoruz. Binlerce hayat kayboldu, evler yıkıldı, şehirler harabeye döndü. Ama bu felaket sadece Türk vatandaşlarını değil, aynı zamanda mülteci topluluklarını da derinden etkiledi. Türkiye’nin güneydoğusundaki mülteci kamplarını düşündüğümde, bu insanların bir kez daha hayatlarını yeniden kurmaya çalışmak zorunda kalmalarını hayal ediyorum.
UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) bu süreçte büyük destek sağladı. Barınma yardımları, temel yaşam malzemeleri ve nakit yardımları gibi çözümler, hayat kurtarmış olmalı. Ama en çok ilgimi çeken şey, mülteci ve yerel topluluklar arasında artan dayanışma oldu. Bu kriz, birbirine sırt dayamanın önemini bir kez daha hatırlattı.
Eğitim ve Gelecek Umudu
Türkiye’de doğan 800.000 mülteci çocuğu olduğunu öğrenmek beni çok etkiledi. Düşünsenize, bir çocuk için ev bildiği tek yer Türkiye, ama bir yandan kimlik arayışı devam ediyor. Eğitim burada devreye giriyor. UNHCR’nin DAFI burslarıyla desteklenen mülteci öğrenciler sayesinde, gençler üniversite okuyup geleceğe umutla bakabiliyor.
Benim için eğitimin gücü her zaman özel olmuştur. Eğer bir çocuk eğitim alabiliyorsa, geleceği için büyük bir adım atmış demektir. Türkiye’de bu fırsatın sağlanıyor olması çok değerli.
İş Hayatı ve Sosyal Uyumu Desteklemek
Mültecilerin en büyük zorluklarından biri iş bulmak. Yeni bir ülkede yaşamak zaten yeterince zorken, ekonomik zorluklarla baş etmek bambaşka bir mücadele. UNHCR’nin İŞKUR gibi yerel ortaklarla çalışarak mülteciler için iş imkanları oluşturduğunu öğrenmek içimi rahatlattı. 13.000’den fazla kişi bu yıl ekonomik entegrasyon programlarından faydalanmış.
Ama bu sadece mülteciler için değil, yerel topluluklar için de önemli. Ortak projeler, birlikte çalışmayı ve toplumsal uyumu güçlendiriyor. Bana göre bu, daha barışçıl bir toplum için gerekli bir adım.
Birlikte Daha Güçlü Olabiliriz
Mülteci krizleri bana hep şunu düşündürmüştür: Kimse evini isteyerek terk etmez. Bu insanların hikayelerinde hayatta kalma mücadelesi, umut ve yeniden başlama cesareti var. Türkiye’nin bu noktada gösterdiği dayanışma, hepimize ilham verebilir.
Ama bir gerçek de var ki bu çabanın sürdürülebilir olması için daha fazla uluslararası desteğe ihtiyaç var. UNHCR’nin fon açığı %63; bu, çözüm arayışının daha geniş bir iş birliği gerektirdiğini gösteriyor.
Kendi Hayatımıza Bakış
Bazen günlük dertlerimizle boğuşurken, daha büyük resme bakmayı unutuyoruz. Türkiye’nin mültecilere sağladığı destek bana insanlığın bir parçası olmanın ne demek olduğunu hatırlatıyor. Bu hikayeler, empati ve dayanışma duygumuzu besliyor.
Kim bilir, belki bir gün Yasemin ve Nergis gibi mülteci kadınların hayatlarına dokunan bir projede yer alma şansım olur. Belki de sadece onların hikayelerini paylaşarak bir fark yaratabilirim.
Sonuçta, hepimiz bir şekilde bu dünyanın misafirleriyiz, değil mi?
Halil Baki Çelen
U.N. Migration Attorney