"Enter"a basıp içeriğe geçin

Terk Edilmiş Rüyalar

Çoktan unutulmuş kırgın çocuklar, sessiz gecenin koynunda haykırır durur. Onların her gözyaşı, terk edilmişliğin acımasız izlerini taşır. Ay ışığı ellerinde, güneşi kucaklarcasına beklerler gelecek olanı. Fakat beklemek, karanlık bir girdaba dönüşür bazen. Zamansızlığın içinde kaybolmuş ruhlar, yalnızlığın soğuk nefesiyle ürperir.

Zaman tükenir, beklenti solar. Hayat, imkânsızlıkların gölgesinde inler. Mecalsiz bedenlerde tükenmiş umutlar titreşir durur. Her nefes, bir veda, her sessizlik, bir isyan. Bekleyişin ağırlığında zaman yavaşlar, anılar gecenin içinde yankılanır. Gözler ufka kilitlenir, gelecek olana duyulan özlem büyür.

“Aşk, varlığımızın tek anlamlı sebebi değil midir? Kalpler, Muhammed’in muhabbetine uzanan eller gibi, aşkın ilahi dokunuşuna açtır. Tövbenin ışığında arınan ruh, özlemle süzülmek ister.”

Evinden kopup gelen bir fırtına gibi, cennete doğru savrulmak ister. Belki de arayışın kendisi vuslattır, belki de özlem sonsuz bir yolculuktur.

Sevdiklerim, birer birer hayattan göçüp giderken, yalnızlık bir hançer gibi saplanyor içime. Sabrın son damlasına tutunup duruyorum. İmkânsızlıkların ortasında, var olmanın acısını çekiyorum.

Zamanın acımasız elleri, her an biraz daha eksiltirken beni, içimdeki umut kıvılcımına sımsıkı sarılıyorum.

Sen, aşkın kendisi, var oluşun sebebi; gelecek misin? Yoksa bu bekleyiş sonsuza dek sürecek mi?

Rüyaların içinden yankılanan çığlıklar, sensizliğin matemini tutuyor. Gökyüzü sessiz, yıldızlar suskun. Ama yine de, ay ışığı avuçlarımda, seni bekliyorum… Çünkü bilirim ki, her gece sabaha varır, her bekleyiş vuslatı çağırır.


Halil Baki Çelen
Migration Lawyer