Ne zaman memlekete dönsem, içimde bir burukluk olur. Uzaklarda geçen onca zamanın ardından adımımı attığım ilk anda içimi kaplayan o tanıdık his artık yok. Köyün yolları aynı, evler aynı, çarşıdaki eski kahvehane bile hâlâ yerinde. Ama insanlar… İnsanlar değişmiş. Selam veriyorum, yüzleri gülümsüyor ama gözlerindeki samimiyet yok olmuş. Bir şeyler eksilmiş. Muhabbetler yavanlaşmış, sohbetler yüzeysel, kelimeler bile incelmiş sanki.
Eskiden her dönüşümüzde bir kucak açılırdı bize. Sofralar kurulurdu, çaylar demlenirdi. Şimdi ise selamlar kısa, vedalar uzun. Konuşmalar bile hesaplı. Eskiden özlem vardı, şimdi mesafe. İnsanlar birbirine yabancılaşmış, gönüller nasır tutmuş. Kazançlar bereketini yitirmiş, insanların yüzü gülmez olmuş. Aile içindeki o eski sıcaklık, o içtenlik artık kaybolmuş. Sebebini arıyorum, ama bulamıyorum. O desen değil, bu desen değil; ama biliyorum ki kimse masum değil.
Büyüklerimiz her şeyi bilir, her şeyi görür derdim eskiden. Ama onlar da ya umursamaz olmuş ya da beklemekten başka bir şey yapamaz hale gelmiş. Sanki derdi olan derman beklemiyor da, zamanın acıyı azaltmasını umuyor. Ama azalmaz ki! Aksine, içimize içimize işler.
Eskiden bir bilge sözü vardı, bir büyüğün gölgesi yeterdi. Şimdi ne o sözler kaldı ne de o gölgeler. Eskinin beyleri, yöneticileri birer ata binip gittiler. Şimdi arkalarında bıraktıkları soğuk bir rüzgâr gibi. İnsanlar önünü göremiyor. Ne bir güven var ne de bir umut.
Gurbetin yükü ağırdır, bilirim. Ama insan, döndüğü yerde de kendini gurbetçi gibi hissediyorsa işte o zaman gerçekten yalnızdır. Yüzünü döneceğin bir memleketin olması güzeldir de, o memleket seni artık bağrına basmıyorsa, işte en acısı budur.
Biliyorum, gidiş kötü. Hepimiz biliyoruz. Ama yine de bir umut arıyorum. Belki bir gün, birileri çıkar da bu gidişatı değiştirir. Belki bir gün, döndüğümüzde içimize sinen bir nefes alabiliriz. Ve belki bir gün, şu memleket, yeniden bizim olur.
Halil Baki Çelen
Migration Lawyer