"Enter"a basıp içeriğe geçin

Gölgelerin Şahitliği: Bir Varoluş Monoloğu

Her savaşın ardında bir çıkar saklanır; barış ise kayıpların sessiz kutlamasıdır. İnsan, varıyla yoğunu ortaya koyarken bile utancı gölgesinden sıyıramaz. Ne kadar gizlerse gizlesin, ellerine bulaşan geçmiş, ceplerinden sızar. Ve ne zaman bir adım geriye çekilse, izleyenler bu korkuyu alayla ödüllendirir.

Devir, dalgaların devri; dalgaların güldürdüğü düşmanlar ne kadar gülerse, o kadar çok ağlar insan. Bu, geri adımların zincirini kırma çağrısıdır. Parlak ışık, hep ileride görünür; ama önünde yamyamların aç bakışları, ardında ise sıkışmış bir dünya vardır. Her köşe, her an, bir sınav mekânıdır; Tanrılar sözlüğünde buna “sınama” derler.

Bu sınama bitmez; sonu geldiğinde, notunla yüzleşirsin. Geçmişin faturasını ödemek, bir miras gibi devredilir ruhuna. Ve inanç, bu yükü taşımadığında, varoluşun anlamı bir boşlukta kaybolur. Anlamsızlığın anlamı, ancak inanmanın getirdiği cesaretle çözülür.

Zamanlama, kaderin doğrusu ya da yanlışı değildir. Olgu yoktur, yalnızca insanın kendi kuklasına biçtiği rol vardır. Asılmış bir ipte sallanan duygular, tekrar eden geçmiş döngüsünün karanlığına gizlenir. Bu karanlık, bir örtü gibi örter insanın yüzünü, sorgular geçmişini ve geleceğini.

Gölgeler, geçmişin sırlarını taşır. Dost bildiklerin, ihaneti; unutulmuş adalet ise, gecikmiş bir intikamı çağırır. Karanlıkların ortasında yitip giden umutların bir anlamı vardır, ama bu anlam bir sisin ardına saklanmıştır. Gölgeler, geçmişin emaneti olarak insanı takip eder, adımlarında yankılanır.

Yarın ufukta yanan bir gün batımıdır. Her başlangıcın bir sonu olduğu kadar, her gidiş de bir gelişe meçhul bir kapı bırakır. İnsan, sorgusunun içinde kaybolur. Gün dönümünde, yeni bir hikâye başlamak için sıraya girer. Ve gölgesini karanlığa teslim eder.

Minik ellerin yakaladığı o büyük kelebekleri öldürmek kadar kolaydır umutları yok etmek. Umut, incelik ister. İnsan, kendi yarattığı medeniyetin iplerinde bir kukla gibi sallanır. İpi tutan Tanrılar, her hareketini sorgular. Yaşam bir oyundur, ölüm ise bu oyunun belirsiz sonu. Gidenler, kalanların yükünü arttırır; simgelere gömülmüş nedenler, her hikâyede tekrar ortaya çıkar.

Her geçmiş, gölgelere teslim edilir. Gelecek, sansürlenmiş bir hikâyedir. Ve insan her adımında bu gölgelerle yüzleşir. Gölgeler, insanı sorgularken, güneş yavaşça batar. Ardında yalnızca bir manzara kalır; sorgusu başlar ve bir döngü tamamlanır.

Gölgeler ardımızda, sorgular içimizde, geçmiş ise karanlıkta. Bu hikâye, varoluşun ve yokoluşun sessiz çığlığıdır. Ve her adım, bir sınama; her gölge, bir hatırlatmadır.

Halil Baki Çelen
Migration Attorney