Üç günlük dünyadayız. Gölgeler uzun, kalpler yorgun. Oysa her birimiz aynı göğün altında yaşıyor, aynı güneşle ısınıyor, aynı umuda yüzümüzü dönüyoruz. Nedir bizi birbirimizden ayıran? Renk mi, inanç mı, fikir mi? Hayır. Bizi ayıran şey, sevgisizliğin örgütlü hale gelmesidir.
Kavganın hüküm sürdüğü çağdayız. Birbirimizi boğuyoruz – sokakta, mecliste, ekranda, sandıkta. Oysa insan olmanın asıl kerameti başkasının gözüne bakarken kendini görebilmektir. Adaletin özü budur. Barışın temeli budur. Demokrasinin ahlakı budur.
Bugün bir türküde buluyorum özlediğimiz dünyayı:
“Özgürlük ve neşeyle yaşamak mümkün dünyada.
Kardeşçe el ele tutuşup tüm insanlarla…”
Evet, mümkün. Hem de sandığımızdan çok daha yakın.
Barış, savaşın yokluğu değil; birbirimizin varlığına razı olmaktır. Demokrasi, yalnızca oy pusulası değil; vicdanlarımız arasında kurulan görünmez bir köprüdür. O köprü yıkılırsa, yalnız kalırız.
Unutmayalım: Toplum, birbirine benzeyenlerden değil; birbirine tahammül edebilenlerden oluşur. Hukuk da, siyaset de, sanat da bu tahammülün üstüne kuruludur. Nefret, bir arada yaşamı değil; çöküşü örgütler.
Bize öfke değil merhamet, kin değil diyalog gerek. Çünkü bu toprakların asıl mayası sevgidir. Yüzyıllardır çalınan türkülerde barışın sesi vardır. “Kan” değil, “güneş” vardır. “Silah” değil, “tütün tarlasında alın teri” vardır. Türküler bilir; insanlar unutur.
Ey karar verenler, yasa yapanlar, söz söyleyenler…
Hangi kürsüde oturursanız oturun, unutmayın:
Barışın karşısında susan, yarının felaketine ortak olur.
Barış, yalnızca diplomatik bir mesele değil; insani bir borçtur.
Hadi hep birlikte bir sözleşme yapalım. Ne kâğıtta, ne kürsüde; kalpte imzalanacak bir sözleşme:
Kardeşliğe inanacağız.
Kucaklaşmaya cesaret edeceğiz.
Ve en önemlisi, birbirimizi anlayacağız.
Barışı savunmak, yalnızca bir tercih değil; vicdanın asgari şartıdır.
Bu ülkenin geleceği tanklarda değil, nefret manşetlerinde hiç değil…
Bu ülkenin geleceği bir çobanın, bir annenin, bir işçinin, bir çocuğun gözlerinde parlayan o içten sevgidedir.
Ve biz…
Biz bu sevgiyi çoğaltmakla yükümlüyüz.
Sıkıca sarılmalı hayata.
Aşka, dostlara, birbirimize.
Çünkü gölge değil güneş olmalı artık yüzlerimizde.
Çünkü barış, bir hayal değil; bir halkın hak ettiği hakikattir.
Ve biz, işte tam da buradan başlamalıyız yeniden.
Halil Baki Çelen
Migration Lawyer