"Enter"a basıp içeriğe geçin

EZBERİN ENKAZI

Çoğu zaman bir ülkenin kaderi, sınıf duvarlarına hapsolmuş fikirlerde saklıdır. İlim, medeniyetin çimentosudur; ancak eğer çürük harçla yoğrulursa, bu yapı yükseltilemez. Yıkılmayı bekleyen bir enkaza dönüşür.

Eğitim, bilginin özgürlüğe dönüştüğü bir süreç olmalıydı. Oysa biz yıllardır aynı kitapların, aynı söylemlerin, aynı ezberlerin içinde kaybolduk. Sormaktan korkan, sorgulamaktan men edilen nesiller yetişti. Aklın zincire vurulduğu bir çağda, özgür düşünce lüks sayıldı.

Bir çocuğun geleceği, eline tutuşturulan diplomayla değil, ona öğretilen cesaretle şekillenir. Oysa biz, cesareti kitaplardan kazımış bir toplumuz. “Doğru olan budur” denildiğinde, başımızı öne eğmeyi öğrettiler. “Buna itiraz eden var mı?” sorusunu duymadık bile. Çünkü itiraz etmek nankörlük, itaat ise erdem sayıldı. Özgürlük, tarih sayfalarında anlatılan bir masal gibi kaldı. Ve biz, o masalları dinleyerek büyüdük ama asla yaşayamadık.

Sınıfların soğuk duvarları arasında sıkışan genç zihinler, fikir üretmeyi unuttu. Sınav kağıtları, insan değerinin ölçüldüğü terazilere dönüştü. Kalemin ucu, düşüncenin keskinliğini yitirdi. Kaç kişi gerçekten okuduğu bir kitaptan etkilenip hayatını değiştirdi? Kaç kişi sırf ezberlemek için okuduğu bilgileri, sınavdan sonra unuttu? Bilgi, zihinde bir iz bırakmazsa, sırtımıza yüklenmiş bir ağırlıktan başka bir şey olmaz. Ne var ki, ağır yükler altında ezilmiş bir toplum olduk.

Ülkemizin taşları, toprağı çakıla karışırken, gençler geleceklerini yitirdi. Ezberden okuyan ama hayata dair tek bir özgün düşünce üretemeyen kuşaklar büyüdü. Birileri bize yol göstermedi; gözlerimizi açmamıza bile izin vermedi. Kırmızı ışıkta durmanın gereksiz olduğunu düşünüp, hızla geçip gittiler. Ardımızda yalnızca yanmış okul önlüklerinin külleri kaldı. Şimdi, geçmişe dönüp baktığımızda, yalnızca harabeye dönmüş fikirlerimizi görebiliyoruz.

Ama umut her zaman vardır. Küllerden doğan her büyük devrim gibi, zihinsel bir devrim de mümkün! Sorular sormalıyız. “Neden?” ve “Nasıl?” demeliyiz. Ezberlenmişleri değil, sorgulanmış gerçekleri sahiplenmeliyiz. Ancak o zaman, ışığı görebiliriz. Aksi halde, gözümüzü açsak da yolumuzu bulamayacağız.

Geleceğimizin, yalnızca geçmişin tekrarından ibaret olmasını istemiyorsak, gerçek anlamda düşünmeye başlamalıyız!


Halil Baki Çelen
Migration Lawyer