Halil Baki Çelen | UN Migration Lawyer
Dünyanın dört bir yanındaki çatışmalar, ekonomik krizler, iklim değişiklikleri ve siyasi baskılar, her gün binlerce insanı daha iyi bir yaşam umuduyla evlerinden uzaklara sürüklüyor. Bu zorlu yolculuklardan biri de Balkanlar üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışan düzensiz göçmenlerin izlediği rota. Bu bölge, yıllardır çeşitli göç dalgalarına ev sahipliği yapmış olsa da, son yıllarda özellikle düzensiz göçmenler için bir geçiş noktası haline geldi.
Balkanlar: Bir Geçiş Koridoru
Balkan ülkeleri, coğrafi konumları gereği, Orta Doğu, Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya geçmeye çalışan göçmenler için doğal bir köprü niteliğinde. Özellikle Türkiye üzerinden Yunanistan’a ve oradan Kuzey Makedonya, Sırbistan, Bosna-Hersek gibi Balkan ülkelerine geçen göçmenler, daha sonra Avrupa Birliği’ne ulaşma umuduyla bu zorlu ve tehlikeli yolu kat ediyorlar. Ancak bu yolculuk, göçmenler için yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve hukuki engellerle dolu.
Balkanlar, göçmenler için sadece bir geçiş noktası değil; aynı zamanda karşılaştıkları zorlukların başlangıcıdır. Çoğu düzensiz göçmen, insan kaçakçılarının tuzağına düşmekte, zor şartlarda yaşamaya çalışmakta ve sınır güvenliği güçleri tarafından geri püskürtülme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu, insan hakları ihlalleriyle dolu bir döngüye yol açıyor. Uluslararası hukuka göre, her insanın temel hakları korunmalı, göçmenler güvenli bir şekilde sığınma hakkını talep edebilmelidir. Ancak pratikte, Balkanlar’da bu hakların uygulanması çoğu zaman zorlaşıyor.
Bölgedeki İnsani Durum
Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) ve çeşitli STK’ların raporlarına göre, özellikle Bosna-Hersek ve Sırbistan’daki göçmen kampları aşırı kalabalık, altyapısı zayıf ve yetersiz hizmetlerle dolu. Kış aylarında soğuk havayla birlikte bu kamplarda yaşamak, insanlık dışı koşullar anlamına geliyor. Göçmenler, sağlık hizmetlerine erişimde güçlük çekiyor, beslenme yetersizlikleriyle karşılaşıyor ve yeterli barınak bulamıyorlar. Bu durum, göçmenleri daha da çaresiz kılıyor ve bazıları için geri dönüşün imkansız olduğu bir yolculuğa itiyor.
Avrupa’nın Sorumluluğu
Balkan rotasında yaşanan düzensiz göç, sadece bu bölgedeki ülkelerin sorunu değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de ortak bir sorumluluğudur. 1951 Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Protokolü gibi uluslararası anlaşmalara göre, Avrupa ülkeleri göçmenlerin temel haklarını korumak ve onlara insani yardımları ulaştırmak zorundadır. Ancak, AB’nin göç politikalarındaki bölünmüşlük ve iç çekişmeler, bu krizin çözümünü zorlaştırıyor.
Avrupa, göçmenlerin yalnızca sınırlarını korumak yerine, Balkanlar’daki geçiş rotasında daha etkili, insani çözümler üretmelidir. Bu, daha iyi sınır yönetimi, insani yardımların artırılması ve göçmenlerin yasal yollarla Avrupa’ya erişimini kolaylaştırma şeklinde olabilir. Ayrıca, düzensiz göçmenlerin güvende hissetmesi için geri kabul anlaşmaları gibi politikaların, insan haklarına uygun bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Umut ve Gelecek
Göçmenler için Balkanlar’daki zorluklar ne kadar büyük olursa olsun, birçoğu umutlarını kaybetmiyor. Avrupa’ya ulaşmak, daha iyi bir yaşam kurmak ve geleceklerini yeniden inşa etmek için verdikleri bu mücadele, insanoğlunun direnç ve kararlılığının bir yansıması. Ancak, onların bu mücadelesine ortak olmak ve onları korumak, uluslararası topluluğun sorumluluğu olmalıdır.
Balkanlar, yalnızca bir geçiş noktası değil, aynı zamanda bu insanların hayatlarının dönüm noktasıdır. Ve bizler, bu dönüm noktasında onları güvenle karşılayacak ve onlara hak ettikleri desteği sağlayacak politikalar üretmekle yükümlüyüz.
Av. Halil Baki Çelen
Birleşmiş Milletler Göçmenlik Avukatı