"Enter"a basıp içeriğe geçin

Balkan Ülkelerinde Yaşanan Göçmen Gözaltıları ve Hak İhlalleri


Hazırlayan: Halil Baki Çelen
Göçmenlik Avukatı | UNHCR Bağımsız Hukuk Danışmanı | Avrupa İnsan Hakları Savunucusu


GİRİŞ
2025 yılı itibarıyla Batı Balkan rotası üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan düzensiz göçmen sayısında gözle görülür bir artış yaşanmaktadır. 142 göçmenin Yunanistan’dan Kuzey Makedonya’ya geçtikten sonra gözaltına alınması ve benzer şekilde bir kamyon içerisinde 87 göçmenin yakalanması, göçmen hakları bağlamında ciddi endişeler yaratmaktadır. Bu makalede, söz konusu gelişmeler uluslararası hukuk, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Cenevre Sözleşmesi (1951) ve Avrupa Birliği müktesebatı ışığında değerlendirilerek, Kuzey Makedonya’nın hukuki sorumluluğu ve uluslararası yükümlülükleri tartışılacaktır.


I. Uluslararası Göç Hukuku ve Cenevre Sözleşmesi’nin İhlali

1. Mültecilerin Geri Gönderilme Yasağı (“Non-Refoulement”)
1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nin 33. maddesi, açıkça şu hükmü içermektedir:

“Hiçbir Sözleşmeci Devlet, bir mülteciyi, hayatı ya da özgürlüğü ırkı, dini, uyruğu, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle tehdit altında olacağı bir ülkeye sınır dışı edemez veya geri gönderemez.”

Kuzey Makedonya, doğrudan taraf olmasa da AB ile entegrasyon süreci kapsamında Cenevre Sözleşmesi ilkelerine uyma yükümlülüğü altındadır. Sığınmacıların ve mültecilerin, geldikleri ülkeye (bu durumda Yunanistan’a) otomatik olarak geri gönderilmeleri, geri gönderme yasağını (non-refoulement) ihlal etmektedir.

2. Toplu Geri Gönderme Yasağı – AİHS md. 4 Protokol 4
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4 No’lu Ek Protokolü’nün 4. maddesi uyarınca:

“Yabancıların toplu halde sınır dışı edilmesi yasaktır.”

87 kişinin bir kamyon içerisinde topluca gözaltına alınması ve sorgusuz-sualsiz geri gönderilme hazırlıkları, bu maddenin ihlali niteliğindedir. Her bireyin durumunun ayrı ayrı değerlendirilmesi, kişisel sığınma talebinin işleme alınması ve gerekli adli korumanın sağlanması zorunludur.


II. Çocuklara ve Kırılgan Gruplara Yönelik Şiddet: Save The Children Raporu ve AİHS md. 3

Save The Children’ın Balkan rotasında seyahat eden çocuklara dair 2022 yılında yayımladığı raporda, reşit olmayan göçmenlere yönelik elektrik şoku verilmesi, copla dövülme ve diğer işkencelere dikkat çekilmiştir. Bu iddialar, AİHS’nin 3. maddesi kapsamındaki mutlak yasağı doğrudan ihlal etmektedir:

AİHS md. 3: “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

Bu gibi durumlarda, sorumluluğu bulunan sınır görevlileri ve kolluk kuvvetleri hakkında etkin soruşturma başlatılmaması, Kuzey Makedonya’nın pozitif yükümlülüklerini ihlal ettiği anlamına gelir.


III. AB Müktesebatı ve Kuzey Makedonya’nın Aday Ülke Sorumlulukları

Kuzey Makedonya, Avrupa Birliği’ne aday bir devlettir. Bu bağlamda:

  • AB Geri Dönüş Direktifi (2008/115/EC)
  • AB Sığınma Prosedürleri Direktifi (2013/32/EU)

gibi hukuki metinleri iç hukuka adapte etmek ve uygulamakla yükümlüdür. Bu çerçevede, gözaltına alınan bireylerin sığınma başvurusunda bulunma hakkı, makul koşullarda barındırılması ve insan onuruna yakışır muamele görmesi esastır. Gevgelija’da yer alan gözaltı merkezi hakkında daha önce yapılan olumsuz koşul raporları bu süreci daha da şüpheli kılmaktadır.


IV. İnsan Kaçakçılığına Karşı Koruma ve Mağdur Odaklı Yaklaşım

87 kişinin kamyon içerisine kapatılması ve kaçakçılar tarafından istismar edilmesi, yalnızca göç hukuku değil aynı zamanda ceza hukuku açısından da ele alınmalıdır. Mağdurların yalnızca “yasa dışı göçmen” statüsüyle değil, aynı zamanda insan ticareti mağduru olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Avrupa Konseyi’nin İnsan Ticareti ile Mücadele Sözleşmesi (2005) uyarınca:

“Kaçak yollarla getirilen kişilere mağdur odaklı destek ve korunma sağlanmalıdır. Bu kişiler otomatik olarak sınır dışı edilemez.”


V. SONUÇ VE HUKUKİ TALEPLER

Kuzey Makedonya hükümetine ve uluslararası topluma aşağıdaki çağrıyı yapıyoruz:

  1. Geri gönderme işlemleri durdurulmalı, her bireyin durumu ayrı ayrı incelenmelidir.
  2. Uluslararası gözlemcilerin ve avukatların gözaltı merkezlerine erişimi sağlanmalıdır.
  3. Reşit olmayan bireylerin korunması, acil öncelik haline getirilmelidir.
  4. Save The Children ve benzeri STK’ların raporları esas alınarak bağımsız soruşturmalar başlatılmalı ve sınır görevlilerinin yasa dışı eylemleri cezalandırılmalıdır.
  5. Avrupa Birliği, bu güzergâhta bulunan aday ülkeleri mülteci haklarına saygı göstermeleri konusunda denetlemeli ve teknik destek sağlamalıdır.

Unutulmamalıdır ki: Göçmenlik bir suç değil, insanlık halidir. Hukukun üstünlüğü, yalnızca kağıt üzerindeki normlarla değil, uygulamada gösterilen adaletle sağlanır.

Halil Baki Çelen
Göçmenlik Avukatı
UNHCR Hukuk Danışmanı & AİHM İzleyicisi


Bu yazı yorumlara kapalı.