"Enter"a basıp içeriğe geçin

Köy Kahvehanesinde Sessiz Bir İyilik

Gireniz’in serin esintisiyle sarmalanmış bir yaz günü, köyümde evimin eşiğinden dışarı adımımı attığımda, hem geçmişimin yükü, hem de bugünün gerçekliğiyle bir yolculuğa çıkmıştım. Adımlarım beni her zamanki gibi, Mevlüt abinin kahvehanesine yöneltti. Kahvehanenin, evimize bakan arka kapısından girdiğimde kahvehanenin kokusu ve zamana meydan okuyan havası beni kucakladı.

Mevlüt abi, sadece bir komşu değil, benim en iyi dostlarımdan biriydi. Her gidişimde favorim olan kuşburnu çayını ben sipariş etmeden masama getirirdi. Onun bu inceliği, hayatımdaki dostluğun en saf haliydi. Ancak o gün, kahvehaneye vardığımda, köşede köyümüzün büyüklerinden Umut amcayla taş oyununa dalmış olan emekli uzm. çavuş Turan abime ve köylüye selam verdim. Selamımın ardından gelen sessizlik, içimde derin bir yara gibi hissettiğim mahcubiyeti daha da büyüttü.

Yaşadığım bunca olaydan sonra köydeki her bakış, her fısıltı, bana karşı bir yargı gibi geliyordu. İnsanlarla konuşmak bir yana, balkonuma çıkıp köylülerle karşılaşmaktan bile çekiniyordum. Toplumun yargıları adeta görünmez bir zincirle bağlamıştı beni. O gün kahvehanede de durum farklı değildi. Yalnızca ben vardım. Sadece Mevlüt abi ve Kamyoncu Kemal amca yanıma uğramıştı. Koca kahvehanede yalnızlığım ve içimde taşıdığım yüklerle baş başaydım.

Tam o anda, sessiz ama derin bir anlam taşıyan bir şey oldu. Turan abi istifini bozmayarak masasındaki oyununa devam etti ve bana gülümseyerek selam verdi. Bir şey söylemedi, ama jestini masadan kalktığımda Mevlüt abinin kahvehanede bekleyen kızı “Hesabını Turan abi ödedi abi”. dediği o an anladım, bu küçük jestin içimde nasıl büyük bir fırtına kopardığını tarif etmek mümkün değildi. Yargılayan gözlerin arasında, sessiz bir destekle insan olduğumu hatırlatan bu hareket, benim için bir dönüm noktasıydı.

Ceviz ağacının gölgesinde, elimde kuşburnu çayımı yudumlarken, içimde bir şeyler değişmeye başladı. Turan abinin bu sessiz jesti, bana köyün içinde hâlâ bir yerim olduğunu hissettirdi. İftiralar ve zorluklarla örülü geçmişime rağmen, hâlâ bir insan olduğumu, bir değere sahip olduğumu hatırladım.

O gün, kuşburnu çayının sıcaklığı sadece avuçlarımı değil, kalbimi de ısıttı. Turan abinin bana olan bu sessiz desteği, dünyada hâlâ insanlığın var olduğuna dair inancımı tazeledi. Kahvehanenin taş duvarları, masaların üzerindeki lekeli gazeteler ve ceviz ağacının dallarından süzülen ışık, bu anıyı sonsuza dek hatırlamamı sağlayacak birer tanık gibi oradaydı.

Turan abinin sessiz çayı, bana sadece bir içecek değil, aynı zamanda bir umut ve yeniden başlama çağrısıydı. O gün anladım ki, insanlığı hatırlamak için bazen sadece sessiz bir çay yeterlidir.


Halil Baki Çelen
Migration Lawyer